Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Emeğimize Sağlık 2019

Resim
Yılbaşı benim için yılın son ölçme ve değerlendirmesi demek... Kendimden içeri biriktirdiğim birkaçımla, olağan kurulumu toplayacağım. -herkesin birkaçı var kendisinden içeri*- Kimseyi değil sadece kendimi, ruhumu, zihnimi. Ruhumu ve zihnimi yazarken gereksiz kelime mi kullanıyorum diye düşünürdüm. Zaman geçtikçe ikisinin bambaşkalığını benimsedim. * Bu sene neler yaptım, neler değişti, bu sene ben varlığımla ne anlattım, hayat bu sene bana neyi vurguladı? Coşkuyla gelen bir yılın ömrümüzün neresinde olduğuna nasıl emin olabiliriz? Ortası gibi düşünürken sonuysa ya da son derken devamı varsa? Son ile ilgili düşüncelerimi geçen sene tam bu zamanlar yazmıştım. Bu yazıyı yazmaya niyetlenirken birkaç yazımı tekrar okudum. Kendimde kendimi hatırladım. "Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok burada dursun."* Hep aynı eksende dönen bazen bayan yazılarımı ,benden başka bir kimseye faydası var mı emi...

•Takdir et• |mek

Resim
İnsan bazı yönlerden kabul edilmeyi, onaylanmayı, ilgi görmeyi, övgü almayı beklemez: Yapar, yaşar, geçer.  Geri dönmeye layık gördükleri bunlar değildir.  Bunlar aslında üzerine çok düşündükleri de değildir. Bunları farketmeniz ya da övmeniz onda kalıcı bir his oluşturmaz.  İnsan ruhuna şekil veren, değerli gördüğü, aklında öne koyduklarını yaparken yüzünü tam çevirmese bile göz ucuyla bakar, farkedildi mi ya da en azından “fark yarattı mı” bir yerlerde?  Kimse farketmese bile kendi farkettiği bir değişimi görmek ister. Bunu görmek mutlu eder, motive  eder. Devam edebilmesi için şart değildir ama bir işaret olsa çok daha iyi olur sanki. Bunun yokluğu bir süre sonra hayatını anlamsızlaştırmaya başlayabilir.  İnsan, kendini tanımlayabildiği kelimeler, onun bir gerçeği olduğunda üstüne bir de onun şekline kalıp olan yönleri başkaları tarafından farkedildiğinde hele ki takdir gördüğünde çocukça mutlu olur. Çocukça küçümsenecek değil masumane a...

27• gündoğumundan🌅 | İyi ki doğdum

Resim
Bir hafta demlenmiş bir yazı, tekrar okuyunca beğenmedim. Ama olsun. Kolay değil yaşlandım. Bu sene yaş aldım falan değil bence direk yaşlandım. Yazı da yaşlansın. Bunu yaşayanları eleştirdiğim yaşlı olma korkusu geliyor galiba yavaştan. Bedensel olarak en azından. Ruhum aynı. Zaten ruhun hiç yaşlanmadığına neredeyse eminim. İsteklerimiz, hayallerimiz belki form değiştiriyor ama bizi terk etmiyor. Dilimiz öyle söylese de vazgeçmiyoruz. Son nefese kadar yanımızda, çocuksu huylarımız ya da deli duygularımız. Bedenin onlara ayak uyduramama haline de yaşlanmak demişiz işte. Beden ruhu dizginliyor ruh da üşeniyor o kadar.  Bu yaşımda da bir konuda fikrim değişmedi. Her yaşta vazgeçilmez olacakların başında sevmek, sevilmek, değer görmek. Kendini daha çok sevmek değil kendini de çok sevmek. Kendini daha büyük görmek değil, kendini de diğeri kadar önemsemek.   Sevgi ve değer beklentisinin şekli ya da içeriği hatta kaynağı elbet sık değişir ama varlığı asla değişmez. Aksin...

Yazmasam deli olmayacaktım ama..

Resim
Uzunca bir ara ilgilenmeyip buralarla sonra dönüp okuduğumda değişimimi ya da değişemeyişimi görmek gibi bir faydası var yazmanın. Amatör olması bunun önüne geçmiyor. İnsan kendi karaladığı birkaç kelimeden de, bozuk el yazısından da gelişigüzel söylediği bir sözden de kendine anlam buluyor isterse. Böyle düşünerek arada okuyorum , birazı hala aynı oluyor zihnimde, kendi kendimi onaylıyorum. Birçok cümlem ya da derdim sonradan komik geliyor, alay ediyorum, kendimi aşağılıyorum bazen. Kibir kadar doğal bence bu. Hatalarımı buluyorum, düzeltmiyorum. Onu arada hatırlamak yol almış gibi hissettiriyor belki. Arada ne demek istediğimi anlamadığım oluyor, çok takılmıyorum. Bazen kendimi hatırlıyorum. Bazen başka bir şeyi. Kaybettiğim bir şey çıkıyor illa satır aralarından. İnsanın insanı anlama sınırlılığını farketmiş ve kendini gözlemlemeye ihtiyaç duyan herkes yazmalı bence. Ben bunu kendi başıma düşünürken de yapıyorum çünkü şöyle düşünüyorum bir yandan; "Birbirimizi anlamayacağı...

"Haketmek" ?

"Ne hoş bir güzelliği vardır; Hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlerin." Hayatı “ben bunu hakettim mi” ya da “ben bunu haketmedim ki” süzgecinden geçirmenin yanlışlığını hatırlatıyor bana küçücük yaşlarda ağır hastalıklarla sınanan çocuklar, aileleri... Zaten yetişkin insanlardan öyle yorulduk  ki dünya benim için çocuklar ve diğerleri uzundur... Düşünüyorum. Hangi çocuk ne gerekçeyle haketmiş olabilir ki bunu?  Bu hayata ödül, ceza şeklinde iki uçtan bakmanın saçmalığını düşündürüyor bana. Hayatın dinamiği içinde “haketmek” , sandığımız  noktada değil, her geçen dakika görüyoruz bunu. Hakedilen kazanımlar var, çok sayıda, evet ama; bir de hak, ödül, ceza gibi kavramların çok dışında kalan, elbet bildiğimiz/bilmediğimiz gerekçelere dayalı ama yalnızca olmasını izleyebildiklerimiz var. En fazla ufak dokunuşlar yapabiliyoruz bu olaylar içinde. Yaptığımız hiçbir şeyin cezası ya da ödülü değiller. Suçlusu yok. Düzeltilebilir bir nedeni yok. Her şeyden bağ...
Resim
“Arkamdan yürüme, öncülük etmeyebilirim. Önümden yürüme, takip etmeyebilirim. Sadece yanımda yürü ve arkadaşım ol.” d iyemediğimiz günlerden geçiyoruz bir kısmımız. Birilerinin arkasından gitmek ve yüzü bize dönük olan birkaç kişiye de önderlik etmek gerekliliği var, kendi çapımızda. Çivisinin çıktığını bastıra bastıra söyleyen bir dünyaya dönüğüz. Duymuyor gibi yapmak imkansız.  Gördüğümüz (bize gösterilen) kadarına tepki göstermek eleştirmek, anlamlandırmak, ayıklamak, görünmüyor olabileni düşünmek, araştırmak zorunda kalıyoruz. Beni en çok görünmeyen ve belki de hiç görünmeyecek olanlar yoruyor. İspatı her zaman mümkün olmayan suç ve suçluların peşindeyiz topyekun.  Ve tabi ki bilinmez masumların da. Çok sayıda bilinmeyen var ki bazen ortada denklem bile yok. Bunların arasında vicdan sahibi kalmak öyle zor geliyor ki...  Hayatın sevdiğimiz tüm yönlerini unutturma çabası var bu olanların. Buna direnmenin yollarını aramaktan vazgeçiyoruz bazen, yorgunuz. Haksızlı...

Yeni’ye ve bana |19

Resim
Bir süredir etrafta biten yıla ya da gelecek olana dair  to do list ya da challenge tarzı “template”ler doldurulup paylaşılıyor. Bana bir şeyler düşündürdü, bana notlar aldım. Oldum olası bu boş şeyleri sevmişimdir, ortalıkta paylaşmayı saçma bulsam bile. Kendi kendime planlayıp, ne kadarını yapmışım diye bakmak keyif verir, eğer tatmin edici bir düzeyde yapmışsam. Hayat biraz “şimdi ne yapacağım” ve “bi bakayım neler yapmışım” çünkü , biz carpe diem ! desek bile. Yapmayı gerekli gördüğümüz ya da havalı bulduğumuz bir aktiviteyi yapmış olmanın keyif verdiği gözardı edilemez çünkü, itiraf edelim. Amaç yapmış olmanın daha havalı olduğu yönüne kaymadığı sürece çok da sorun değil bu durum bence. Motivasyonu artırıyorsa hele daha da güzel. Yeni yılın anormal bir olaymış gibi çılgınca karşılanmasını  manasız bulduğum halde, eğlenmeye yer aranması beni rahatsız etmiyor, belli ki ihtiyacımız var. Zamanı bölmeden maksimum yönetemeyceğimizi de düşünüyorum çünkü ben. Bir şeylerin “yen...

Son’a | 18

Sonsuza kadar sürecek(miş)gibi güzel işler yapmak hayalinden sonsuza kadar güzel hatırlanabilecek işler yapmak hayaline evrilinen yerlerindeyim ömrün. Farklı içerikler üretsek de insan olarak, aşamalar üç aşağı beş yukarı aynı gidiyor sanki herkeste.  Ölene kadar, hep ve daimiler azaldı benim için hayatta, yok değiller ama artık çok da değiller. Sonsuz değişkenliği ve faniliği kabullenmeye çalışıyorum. Daimi olacağına inanmaktan vazgeçmedim bazılarının, daimi olması beklentisini üzerimden attım. Bir çiçeğin ömrünü kabullenir gibi süreçlerimin, başarılarımın, mutluluklarımın, motivasyonumun, arkadaşlıklarımın, sahip olduğum her şeyin hatta üzüntümün ömrü olduğunu kabul ediyorum. Ömrü tükenen her şeyin kötü ya da eksik olmadığını görüyorum kalbime döndüğümde, bunu kendi ölümüme ve sonuma yansıtıyorum böylece. Var olduğu müddetçe güzel olsun her şey, yetmez mi? Bitince de sadece tatlı tatlı özleniyor olsun, acıtmasın, iki yi ki dedirtsin. “Gönüllerde hoş bir seda bırakmak” ol...