Yazmasam deli olmayacaktım ama..
Uzunca bir ara ilgilenmeyip buralarla sonra dönüp okuduğumda değişimimi ya da değişemeyişimi görmek gibi bir faydası var yazmanın. Amatör olması bunun önüne geçmiyor. İnsan kendi karaladığı birkaç kelimeden de, bozuk el yazısından da gelişigüzel söylediği bir sözden de kendine anlam buluyor isterse.
Böyle düşünerek arada okuyorum , birazı hala aynı oluyor zihnimde, kendi kendimi onaylıyorum. Birçok cümlem ya da derdim sonradan komik geliyor, alay ediyorum, kendimi aşağılıyorum bazen. Kibir kadar doğal bence bu. Hatalarımı buluyorum, düzeltmiyorum. Onu arada hatırlamak yol almış gibi hissettiriyor belki. Arada ne demek istediğimi anlamadığım oluyor, çok takılmıyorum. Bazen kendimi hatırlıyorum. Bazen başka bir şeyi. Kaybettiğim bir şey çıkıyor illa satır aralarından.
İnsanın insanı anlama sınırlılığını farketmiş ve kendini gözlemlemeye ihtiyaç duyan herkes yazmalı bence. Ben bunu kendi başıma düşünürken de yapıyorum çünkü şöyle düşünüyorum bir yandan;
"Birbirimizi anlamayacağımız korkusuyla, sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz." Konuşmayı ve yazmayı seven biri olarak kesinlikle böyle düşünüyorum. Anlayışın sınırı sözcüklerin çok ötesinde. Ve bunca karmaşık kelimeyle insan en başta ve belki de ancak kendine ışık tutar. Bu da az şey değil çünkü "İçindeki birikime eğilen, "içeri"yi dinleyen kişi dışarıda söylenenlerden daha çok şey duyar."
İnsanın kendini anlaması dahi kendiyle arasına bir mesafe koymayı gerektiriyor. Bazen yazdığım sırada farkedemediğimi çok sonradan okuduğumda anlıyorum. Araya giren zaman daha objektif bir bakış sağlıyor belki de. Çok daha usta bir ifadeyle;
"Bir insana ya da bir şeye düşünerek yaklaşmak için o şey, dolaysız bir algılama için uzakta olmak zorundadır. Heidegger diyor ki: Düşünme, uzaklığa yakınlaşmaktır. "
Böyle düşünerek arada okuyorum , birazı hala aynı oluyor zihnimde, kendi kendimi onaylıyorum. Birçok cümlem ya da derdim sonradan komik geliyor, alay ediyorum, kendimi aşağılıyorum bazen. Kibir kadar doğal bence bu. Hatalarımı buluyorum, düzeltmiyorum. Onu arada hatırlamak yol almış gibi hissettiriyor belki. Arada ne demek istediğimi anlamadığım oluyor, çok takılmıyorum. Bazen kendimi hatırlıyorum. Bazen başka bir şeyi. Kaybettiğim bir şey çıkıyor illa satır aralarından.
İnsanın insanı anlama sınırlılığını farketmiş ve kendini gözlemlemeye ihtiyaç duyan herkes yazmalı bence. Ben bunu kendi başıma düşünürken de yapıyorum çünkü şöyle düşünüyorum bir yandan;
"Birbirimizi anlamayacağımız korkusuyla, sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz." Konuşmayı ve yazmayı seven biri olarak kesinlikle böyle düşünüyorum. Anlayışın sınırı sözcüklerin çok ötesinde. Ve bunca karmaşık kelimeyle insan en başta ve belki de ancak kendine ışık tutar. Bu da az şey değil çünkü "İçindeki birikime eğilen, "içeri"yi dinleyen kişi dışarıda söylenenlerden daha çok şey duyar."
İnsanın kendini anlaması dahi kendiyle arasına bir mesafe koymayı gerektiriyor. Bazen yazdığım sırada farkedemediğimi çok sonradan okuduğumda anlıyorum. Araya giren zaman daha objektif bir bakış sağlıyor belki de. Çok daha usta bir ifadeyle;
Yorumlar
Yorum Gönder