•Takdir et• |mek


İnsan bazı yönlerden kabul edilmeyi, onaylanmayı, ilgi görmeyi, övgü almayı beklemez: Yapar, yaşar, geçer. 
Geri dönmeye layık gördükleri bunlar değildir. 
Bunlar aslında üzerine çok düşündükleri de değildir. Bunları farketmeniz ya da övmeniz onda kalıcı bir his oluşturmaz. 

İnsan ruhuna şekil veren, değerli gördüğü, aklında öne koyduklarını yaparken yüzünü tam çevirmese bile göz ucuyla bakar, farkedildi mi ya da en azından “fark yarattı mı” bir yerlerde? 
Kimse farketmese bile kendi farkettiği bir değişimi görmek ister. Bunu görmek mutlu eder, motive  eder. Devam edebilmesi için şart değildir ama bir işaret olsa çok daha iyi olur sanki. Bunun yokluğu bir süre sonra hayatını anlamsızlaştırmaya başlayabilir. 

İnsan, kendini tanımlayabildiği kelimeler, onun bir gerçeği olduğunda üstüne bir de onun şekline kalıp olan yönleri başkaları tarafından farkedildiğinde hele ki takdir gördüğünde çocukça mutlu olur. Çocukça küçümsenecek değil masumane anlamında burada.. Bence bu çoğunlukla doğaldır. Belli etmese bile olur hani “gurur okşanması” denen şey. 

•Bugünün önerisi; sevdiğin birinde yalnız senin farkettiğin, inanılmaz harika bir şey olmasını beklemeden, ona  özgü olan ya da “olmayan”, sıradan ama güzel yönlerini ona hatırlat, takdir ettiğini söyle, bu mutluluğu ona hediye et ara sıra.  Hatta yeri geldiğinde sevmediğinden bile  esirgeme bunu. Bu sevginden bağımsız bir insani değerin olsun. 
|
                   
                                                                                                                              |

Erdemli yaşamak için uğraşan birine zaten öyle olduğunu hatırlatmak, zevkini beğendiğimiz  birine ne kadar zevkli olduğunu söylemek, (ne kadar zevkli olduğu söylensin diye uğraşan biri değil, hayır...) birinin gösterdiği iradeye yapacağımız övgü bizden hiçbir şey eksiltmiyor. Aksine insanlar birbirine gerçekten iltifatı hakeden konularda iltifat etmediğinde  kişinin onu kendi sergileyişi çoğunlukla eğreti ve kibirli duruyor. Hem farkedilsin istiyor, hem utanıyor ... 
Ya da başka ve daha önemli bir sorun; gerçekten takdir edilmesi gereken durumlarda sessiz kalındığında takdiri haketmeyen biri onu sahipleniveriyor, bunun narsisist yansımaları da aslı güzel olan bu yalancı durumdan bizi ışık hızıyla soğutuyor. Sonra biz o “davranışı” eleştirmeye başlıyoruz. Sahte sunumu yapan kişiyi hiç hesaba katmadan. Kötü bir üslubun, fırsatçı bir sahiplenişin gölgesinde kalıyor güzel olan her ne ise. 

Kimse biz beğenelim diye yapmasın bir şeyleri , bizden hamle beklemesin ama onlar bizden hiç de beklemezken biz hakedene takdir ettik , diyelim. Ölçüyü kaçırmadan, abartmadan, kutsallaştırmqdan, fazla süse boğmadan. Takdir ettiğimizi dedik diye de bir karşılık beklemeyelim. Gerçek hayatımızda bari “like’a like!” olmasın. Bu güzel bir durum değerlendirmesini güzelce dile getirmek ve motive etmek olarak kalsın, o kadar. 

Bunu kime yapalım, hakettiğini düşündüğümüz herkese. Mesela kime yapalım? 
Sevdiklerimize.
Mesela iş ortamında sevmediklerimize.
Hiçbir çıkar ortaklığımız olmayan herhangibirine.

Daha somut bir örnek gerekirse ne üdüğü belirsiz fan hesapları açıp zaten abartı övgüye boğulmuş kıytırık-üzgünüm:(- dizi oyuncularına değil de...

Seslerini duyurmak, ortak dertlerini paylaşmak gayesinde olan, yalnız olmadığını ve mücadele ettiği güç durum konusunda farkındalık ve takdiri hakedenlere. 

Doğumundan itibaren bir hastalıkla mücadele edenlere, onları zorluklarla yetiştiren annelere, tüm hayatını değiştiren bir yıkım yaşanmasına rağmen hayatta güzel bir yer edinmek için savaşan çok daha güzel başaranlara...

Bunların herkes farkında, illa birileri söyler deme işte. Sen de söyle. Hangi anında onu yakalayacağını, birleşince oluşacak gücü  bilemezsin. Bazen bir mesajı bin hareket birleşip ulaştırıyor gibi geliyor bana. 

O youtube denen oyalama makinesinde :/ aptalca ve anlamsızca işler yapıp kendini milyonlara izletmişlerin yanında dikkat edin, bahsettiğim kişilerden de çokça var artık. Sosyal hayatta yeterince yer alamadıkları için oradalar ve o sanal yerleri en çok onları hayata ve dünyaya bağlamasının hatrına seviyorum yoksa çöplük der geçerdim. Algımızı ve ilgimizi oraya çevirme zamanı gelmiştir belki. 


Bu kendime kısa bir not olacaktı, yine olmadı </3

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Minerva’nın Baykuşu

Kısa masal: “Yorgunluktan ölüyorum” dedi arı. “Ben de ölmekten yoruluyorum” dedi kelebek.

27• gündoğumundan🌅 | İyi ki doğdum