bir iki not, bir selam
Kendi iç takvimime göre yaklaşık 300 yıldır yazmamışım.
Konuk ve müzik listeleri hazırlamak ile deftere spot bilgi not etmek bu •yazma• faaliyetinin dışında kalıyor çünkü. Somut yaşamın fazla yoğunlaştığı zamanlarda soyut yaşamın sekteye uğraması hali. Bu bir mecburiyet belki ama uzamasını çok da sevmem. Her şey fazla karıştı, fazlasıyla iç içe. Sevinçler,heyecanlar, değişimler düşünmeye vakit ayıramayacak kadar fazla oldu, şükür. Daha önceden planlanan düşüncelerin, arzulanan hayallerin eyleme dönüştüğü yoğun,yorucu ama tatlı dönemlerin kıymetini biliyorum. Ama böyle zamanlar sonrasında tekrar düşünüp, sakince yol çizme zamanları olmalı gibi hissediyorum. Artık bu döngüyü seviyorum.
Böyle şeyler düşünürken not defterime baktım, karmakarışık, gelişigüzel bırakıyorum notlarımı ve düşündürdüklerini, uzun zaman sonra ısınma olsun. Not defteri tutan insanların hayatı defterleri gibidir bence bikbikbik.. diyebilecek kadar iddiam olmasa da bu galiba benim için doğru. Birkaç kişi aynı defterde-ruhta- yaşıyor gibi sanki.
Böyle şeyler düşünürken not defterime baktım, karmakarışık, gelişigüzel bırakıyorum notlarımı ve düşündürdüklerini, uzun zaman sonra ısınma olsun. Not defteri tutan insanların hayatı defterleri gibidir bence bikbikbik.. diyebilecek kadar iddiam olmasa da bu galiba benim için doğru. Birkaç kişi aynı defterde-ruhta- yaşıyor gibi sanki.
Hazırladığım düğün playlistinin hemen arkasına bir sene önce Londra için zevkle oluşturduğum gezi rotamı onun yanına da yedi sekiz ay öncesi için 1 euronun kaç liraya tekabül ettiğini yazmışım, hemen üstünde interlökin 6- otizm ilişkisi ???var, hayal kurulmuş ama yarım kalmış belli... Geçen yıl hazırladığım Venedik için tavsiye otellerimin yan sayfasında (bu işsizliğime güldüm) okuyayım diye bir kitap, izleyeyim diye bir film bırakmışım “The Stoning of Soraya". Bir yerlerde “Merve’ye 100 lira ver ” yazıyor, umarım vermişimdir Merve.(: Alt satırına şarkı ismi bırakılmış tarafımca. Motivasyon gerekmiş olmalı.“Don’t you worry child”. Pronovias giyilebilir ve alınabilir gelinlikler listemin bir köşesinde o gün 2 sayfa Kuran okumam ve anlamam gerektiği de yazıyor. Oysa anlayamazdım bir günde, "anlayabilmek için bir gün ayır" demek daha doğru olurdu. Komik bir ilgisizlik ve komik bir fanilik. Oyalanmak ve fevri davranışlar konusunda kendimi değiştirmem gerektiğini de yazmışım.Bunu geçen gün de düşünmüştüm, yeterli ilerleme kaydedilmemiş anlaşılan. Birlikte sağlıklı yaşam kararı almışız.-İlk haftasonu cips yemişizdir.- Bir de haftada ikiden fazla outdoor yazıp üstüne çarpı atmışız.Belli ki yine çalışasımız gelmiş o an. Birlikte hedefler koymayı ve kuralları birlikte bozmayı sevdiğim bir ortağım var, defterin, zihnimin bir kısmı hep onun. Marketten alınacaklar, bu ay çalışılacaklar, bir şarkı, bir dua, bir yemek tarifi, kitaptan bir cümle aynı defterde. Flashbackleri güzel ve faydalı kullanabiliriz diye düşünüyorum, geçmişte yaşayıp takılmaktansa. Kendime ipuçları bırakmam bundan hep tabi bir de hafıza sorunumdan.
Tüm bunlar hiç kimseyi ilgilendirmiyor ama tüm alakasızlığın toplamında bir ben varım. Her halimiz ne kadar başka ama hep yan yana olmak zorunda. Yan yana olması da bambaşka olması da ne kadar doğal aslında. Sınırlarımız, tecrübelerimiz, hayallerimiz," çooook iyi, offf daha kötü bir şey görmedim" dediklerimizin de bambaşka oluşu gibi. Ama içimizde ortak olmasa da benzer bir kaosun içindeyiz ve ortak bir "farklılığın". Ortak bir farklılığı paylaşamasak da "farklı olmak" konusunda biriz.
Günlük hayatta içimizdekilerden öne çıkardığımız bir ya da birkaç ‘star parçamız’ var ve belki o kimliğe bürünüyoruz çoğunlukla. İçimiz onun aksini iddia etmiyor belki ama yanına illa ki bir şeyler ekliyor. Basit rutinlerimiz yokmuşcasına karmaşık görünmek istediğimiz zamanlar ve aklımızda kırk tilki gezmiyor gibi arınmış görünmeye olan arzumuz yakın zamanlarda yokluyor. İki ay önce yemek yerken süre tutan ve tüm gününü bir sınava ayıran insan ile bir ay içinde yüze yakın gelinlik deneyip beğenmeyen en son kendi çizmeye karar veren( bunlara vakit bulabilen!) ben, aynı ben. Bir iş kadının da hayalinde bir gelinlik olabilir. Varlıklı birinin çok basit ve ucuz zevkleri olabilir. Ona ayıracak bütçeniz yokken hayalini kurduğunuz bir düş sizi mutlu edebilir. Klasik müzik dinleyen birinin sevdiği türküler de olur. Her şeyi birbirinden ayırıp A,B,C kişilikleri, X,Y,Z nesli, alfa erkek, omega erkek olmak durumunda değiliz olamayız gibi de geliyor bana. "Little little in to the middle" çok daha gerçekçi (:
Her konuda sürekli aynı standartta olmamayı, farklı yerlere aynı mesafede olmayı, taraftar olmamayı ve öncelik sıralaması yapmayı seviyorum artık, bununla barışmış olmam bence güzel gelişme. Ama hakettiğinin fazlası ölçüde vakit alanları daha iyisiyle değiştirmeli, yapılacak bu kadar çok iş varken.
Günlük hayatta içimizdekilerden öne çıkardığımız bir ya da birkaç ‘star parçamız’ var ve belki o kimliğe bürünüyoruz çoğunlukla. İçimiz onun aksini iddia etmiyor belki ama yanına illa ki bir şeyler ekliyor. Basit rutinlerimiz yokmuşcasına karmaşık görünmek istediğimiz zamanlar ve aklımızda kırk tilki gezmiyor gibi arınmış görünmeye olan arzumuz yakın zamanlarda yokluyor. İki ay önce yemek yerken süre tutan ve tüm gününü bir sınava ayıran insan ile bir ay içinde yüze yakın gelinlik deneyip beğenmeyen en son kendi çizmeye karar veren( bunlara vakit bulabilen!) ben, aynı ben. Bir iş kadının da hayalinde bir gelinlik olabilir. Varlıklı birinin çok basit ve ucuz zevkleri olabilir. Ona ayıracak bütçeniz yokken hayalini kurduğunuz bir düş sizi mutlu edebilir. Klasik müzik dinleyen birinin sevdiği türküler de olur. Her şeyi birbirinden ayırıp A,B,C kişilikleri, X,Y,Z nesli, alfa erkek, omega erkek olmak durumunda değiliz olamayız gibi de geliyor bana. "Little little in to the middle" çok daha gerçekçi (:
Her konuda sürekli aynı standartta olmamayı, farklı yerlere aynı mesafede olmayı, taraftar olmamayı ve öncelik sıralaması yapmayı seviyorum artık, bununla barışmış olmam bence güzel gelişme. Ama hakettiğinin fazlası ölçüde vakit alanları daha iyisiyle değiştirmeli, yapılacak bu kadar çok iş varken.
Duyguların da bu rutin alışkanlıklardan farkı yok bu konuda. Suratsızlığımla içini üşüttüğüm birine dakikalar sonra kahkahalar attırmaya çalışan benim. İbadet ederkenki aciz halim, ahkam keserken ortaya çıkan kibrim de aynı benden. Aynı kaynaktan bunca çelişki nasıl çıkar, hepsi bir arada uzun zaman yaşayabilir mi bilmiyorum. Bunların başkalığını ve varoluşunu doğal karşılıyorum ama değişimin ve kontrol etmenin gerekliliğine de inanıyorum. Doğru yönleri besleyip diğerlerini kontrol altına alması çok zor ama sağlıklı, insanın. Bunu yeterince yapmayabiliyoruz bazen sanki, bu kronik yorgunluğumuzun bir numaralı sebebi olabilir.
Sadece kendimden yola çıkarak bile •bunu yapan bunu yapmaz•lara hep karşıyım. •Bunu yapan bunu da yapıyor olabilir•leri desteklerim aksine.İnsanın çabasının yönü ile o anki durumu aynı tarafta değil daima. Bazı çabaların meyve vermesi, zaman alıyor, tekrarlanan hataların minimuma inmesi. Ne yazık ki düşündüğümüz kadar çelişkilerden kurtulmuş, sınırları tamamiyle belli bir zihne sahip olmak her daim mümkün değil. İnsan varlığından haberdar olmadığı hisleri, kısa sürede engel olamadığı davranış biçimlerini dünyasında barındıran ve en büyük hatası kendine hayran olmak olan birden çok kompleksten oluşan bir varlık. Bir parçasını bıçakla keser gibi kesip atamıyor, kesmemeli de. Alışkanlıkların bile alışılma ve vazgeçme yönünden sürdürülmesi gereken doğal bir süreci var. Alışkanlıkların, düşüncelerin ve duyguların tamamlaması gereken bir ömrü var.
Güzel anlara hazırlanmak hayalimizdeki kusursuz yüzeyde gerçekleşmeyecek. Biz farklı durumları aynı anda yönetebilmeyi öğreneceğiz. Kahkaha atarken canımızı sıkan bir şeyler de olacak. Bütün o laylaylom uğraşlarımızın arasında kafamızı ciddi anlamda kurcalayan sıkıntılar da. Başarısızlığımıza üzülürken içimizi ısıtan birine de bakacağız. Savaşlarda yok olurken birileri, başka bir yerde çocuklar illa ki büyüyecek. Bazı anlarda öfke ve merhamet aynı kalpte atacak. Kimsenin öfkesini başkasının masumiyetine gölge yapamayız. Her şeyin içinde iyilikler, her şeyin içerisinde kötülükler var, eşzamanlı. Hayatın kabulü ve anlaması kolay olmayan sisteminin yorduğu olacak bizi sık sık.
Sandığımızın aksine iyiler-kötüler diye ikiye ayrılmıyor dünya. Gri zonlara sıkışıp kalınca kararsızlıkla ve belirsizlikle yüzleşeceğiz.En sevmediğimiz insanın iyi huylarını farkedeceğiz,en sevdiğimizin hatalarını da gördüğümüz gibi. Hata yapabilirliğin doğallığı ile kötü niyeti ayırmayı, zor olsa da öğreneceğiz. Ayıramadığımız anlarda kalbimiz zorlanacak elbette.Gözümüz görmüyor diye kulağımızla duymaktan vazgeçemeyiz o da mümkün değilse kalbimizle hissetmekten. Kendimizi gururlandırırken ve beğenirken bir yandan hayal kırıklığı da yaşatacağız. Sevgiyle kıskançlık, aşk ile nefret, acı ve sükunet bazı anlarda aynı anda dolacak içimize. Duygularımızı sınırlandırabilmeyi, yaşatmayı ve öldüğünde farketmeyi öğreneceğiz, irademizin sınırlarını anlayacağız.
Nereden seçtim bu mesleği dediğimiz gün, iyi ki buradayım dedirten şeyler olacak. Çok kızdığımız birine sarılabilelim diye gün sayacağız. Biraz yalnız kalmaya ve birlikte olmaya aynı gün ihtiyacımız olacak. Yaşadıkça bu karmaşaya alışacağız, bu karışıklığın içerisinde doğruda ve sağlıklı kalmanın zorluğu korkutacak ama uğraşacağız.Bazen bozulmasından endişe edeceğimiz kadar mutlu olacağız, onu da karamsar düşüncelerle karartmayacağız. Zorluklara karşı sağlam spiritüel destekler edineceğiz. Yaşam koçu fikri mi iyi geliyor, bul bir tane, spor yaptığında rahatlıyorsun bekleme bile, dua edince hafifliyorsun daha çok et, yoga sana iyi geliyor, erteleme, yolunu sen bilirsin. Kimseye zarar vermeden hafiflediğin neyse bul onu. Hep bizi ayağa kaldırmaya sebepler olsun, bir tane değil bir sürü hem de.
"Birlikte olmanın" gücünü inkar etmeyeceğiz. Yalnız kalabilmenin ve varolabilmenin gerekliliğini de. İkisini zıt kutuplara değil aynı yere koyacağız, ikisini de seveceğiz. Bazen birlikte yenilip birlikte yeniden başlayacağız. Bazen tek başımıza mücadele gerekecek. Yenilirken yanımızda olanların aslında canımızda da olanlarını farkedeceğiz. Onlarla birlikte olunca belki yenilgi bile biraz tatlı gelecek. Yalnızsak, gücümüzü farkedeceğiz bazen de güçsüzlüğümüzü. Şerr görünenin içindeki hayrı böyle zorlanma anlarında bulacağız.Hiçbir zaman önümüze sunulmayacak belki.
Nereden seçtim bu mesleği dediğimiz gün, iyi ki buradayım dedirten şeyler olacak. Çok kızdığımız birine sarılabilelim diye gün sayacağız. Biraz yalnız kalmaya ve birlikte olmaya aynı gün ihtiyacımız olacak. Yaşadıkça bu karmaşaya alışacağız, bu karışıklığın içerisinde doğruda ve sağlıklı kalmanın zorluğu korkutacak ama uğraşacağız.Bazen bozulmasından endişe edeceğimiz kadar mutlu olacağız, onu da karamsar düşüncelerle karartmayacağız. Zorluklara karşı sağlam spiritüel destekler edineceğiz. Yaşam koçu fikri mi iyi geliyor, bul bir tane, spor yaptığında rahatlıyorsun bekleme bile, dua edince hafifliyorsun daha çok et, yoga sana iyi geliyor, erteleme, yolunu sen bilirsin. Kimseye zarar vermeden hafiflediğin neyse bul onu. Hep bizi ayağa kaldırmaya sebepler olsun, bir tane değil bir sürü hem de.
"Birlikte olmanın" gücünü inkar etmeyeceğiz. Yalnız kalabilmenin ve varolabilmenin gerekliliğini de. İkisini zıt kutuplara değil aynı yere koyacağız, ikisini de seveceğiz. Bazen birlikte yenilip birlikte yeniden başlayacağız. Bazen tek başımıza mücadele gerekecek. Yenilirken yanımızda olanların aslında canımızda da olanlarını farkedeceğiz. Onlarla birlikte olunca belki yenilgi bile biraz tatlı gelecek. Yalnızsak, gücümüzü farkedeceğiz bazen de güçsüzlüğümüzü. Şerr görünenin içindeki hayrı böyle zorlanma anlarında bulacağız.Hiçbir zaman önümüze sunulmayacak belki.
Parlaklığı artırılmış yüksek çözünürlüklü bir görüntü değil hayat. Kendimizi netleştirip arkayı bulanıklaştırmak pratik hayatta ne mümkün ne de sağlıklı. Zıtlıkların birbirini öldürmesine izin vermeden, acıyı ve tatlıyı dengede yaşayacağız. Hiç acı yaşamıyor olmak gibi bir takıntımız olmayacak, tek bir sıkıntının her şeyi ele geçirmesine izin vermeyeceğimiz gibi. Sevinçlerin endişelere, acıların mutluluklara akışını izleyip adapte olacağız. Kimse “bu onun en mutlu zamanı şimdi üzemeyiz” demeyecek."Çok üzgün bu yaaa, şimdi gidemem ona" da demeyecek güzel bir haber. Yollar sık sık kesişecek, duraklamalar, yavaşlamalar ve baş döndürücü hızlanmalar olacak, çıkmaz sokaklar olması diğerlerinin denize çıkması kadar doğal. Bazı anlar hayal ettiğimiz kadar güzel, bazen de korktuğumuz kadar kötü olacak. Olsun, olur. Bazen de hiçbir şeye benzemeyecek geçen zaman,"sadece geçiyor o kadar" gibi hissedeceğiz. Sakinleşmek ve düşünmek için o da gereklidir, bileceğiz. "Biz hep mutlu olacağız!!!” şapşallığında olmasak, üzülmenin, kırılmanın, zorlanmanın ve yasın da insani erdem olduğunu farketsek yeter. Üzgün olduğumuz bir anımızda kalbimiz okşandığında da mutsuzluğa batıp direnç göstermeyeceğiz elbette. Mutsuzluk da mutluluk da meskenimiz ve adımız değil arada uğradığımız duraklar olacak. Duyguları pazarlanacak kalıplara sokmaktansa akışında yaşamak, aşırıya kaçtığında ise dengelemeyi bilmek ne güzeldir. Duygu dünyamız adına en güzel yetenektir bu bence. Üzülmeyi ve gözyaşını hak eden hiçbir şeyden esirgemeyeceğiz gözyaşımızı, bir tebessümü kendimizden esirgemediğmiz gibi. Çünkü hepsi iyileştiricidir terapötik aralıkta. İçimizdeki çelişkilerle barışmaya ihtiyacımız var önce. Belki de varolmak yeterince büyük ve güzel bir çelişkidir..
Yorumlar
Yorum Gönder