Emeğimize Sağlık 2019



Yılbaşı benim için yılın son ölçme ve değerlendirmesi demek...

Kendimden içeri biriktirdiğim birkaçımla, olağan kurulumu toplayacağım.

-herkesin birkaçı var kendisinden içeri*-

Kimseyi değil sadece kendimi, ruhumu, zihnimi.

Ruhumu ve zihnimi yazarken gereksiz kelime mi kullanıyorum diye düşünürdüm.

Zaman geçtikçe ikisinin bambaşkalığını benimsedim.

*
Bu sene neler yaptım, neler değişti, bu sene ben varlığımla ne anlattım, hayat bu sene bana neyi vurguladı?

Coşkuyla gelen bir yılın ömrümüzün neresinde olduğuna nasıl emin olabiliriz?

Ortası gibi düşünürken sonuysa ya da son derken devamı varsa?

Son ile ilgili düşüncelerimi geçen sene tam bu zamanlar yazmıştım. Bu yazıyı yazmaya niyetlenirken birkaç yazımı tekrar okudum. Kendimde kendimi hatırladım.

"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun.
Lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok
burada dursun."*


Hep aynı eksende dönen bazen bayan yazılarımı ,benden başka bir kimseye faydası var mı emin olamadığım ama olmasını umud ettiğim ama olsun diye de kasmadığım.

Sıkmıyorumdur inşallah. Okuyanlar varmış.

*

Eskiden her geçen yıl fikirlerimde accayip değişimler olurdu.

Okurken bu sene "aynen kanka" diye diye okudum.

Zihnimin değişme hızında bir duraksama var galiba bu olgunlaşmak ya da sabit fikirli olmaya başlamak demek.

Aynı değişim ruhuma anlık olarak daha çarpıcı yansıyor ama ruhum zihnime geçmişe nazaran daha sadık.

İkisi arasındaki zaman farkı giderek azalıyor gibi ve bu beni üzmüyor aksine keyiflendiriyor.

Galiba o muyum bu muyum karakter analizleri tamamlanıyor ve kendilerimi kategorize etmek konusunda daha başarılıyım artık. ( Aslında başkalarını da ama bu pek hoş değil, yapmayalım.)

*
Sınırlarımı zorladığım, karakterime hiç uymayan bir süre boyunca yerimde sabit durup çalışmaya çalıştığım bir yıldı.

Yerimde durmanın benim için zorluğunu gördüm. İnsan kendi içine döndüğünde en temelden neler neler eksik çıkıyor.

Bu kadar durağanlık beni zorladığı için bundan kaçıp kendimi de zorlamayalı uzun zaman olmuş meğer.

Bir yerde uzun süre oturup kalmak, bir şeye uzun süre ve aralıksız ilgi duymak benim için o kadar zormuş ki sınavın filan ötesinde bunu başarmak benim gerçek kazancım olacakmış.


"Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak,
o inat neyse sen osun. *


“En çok neredeydim?”sorusunun cevabı kütüphane.

Çalışmak zorundayım diye kötü hissetmek zorundayım gibi düşünüyordum başta.

Sonra bi kahve alıp kütüphaneye geçip -o dönem her zaman mümkün olmasa da- keyifle bir şeyler okumanın beni mutlu ettiğini hatırladım.

Bazısına göre “küçük insan mutlulukları” bunlar.

Yaşadığım her gün, küçük insan mutlulukları gözümde o kadar büyüyor ki.

Dünyada olup bitenlere bakınca bunların kıymetini anlamak işten değil.

Bir kahve alıp kenara geçip mutlu olmak ya takdir edilesi bir iç huzurun ya da sorgulanamaz bir gamsızlığın göstergesi olabilir. İlki bana çok kıymetli gelen.

Mutlu olmuşsun çünkü doyumsuz bir şımarık değilsin.

Huzurlusun çünkü kafanda bin tane tilki yok.

Yapman gerekeni yapmış olduğunu bilmek diye bir hissi hatırladım.

*

Kütüphanelerde vakit geçirmeyi sınavlar haricinde de seven biri olarak bu bazen oyalanma bahanesi olabiliyordu bana ama güzel bir oyalanma biçmiydi nihayetinde.

Kimselere söylemek istemediğim kütüpler biriktirdim.

Hepsinin en iyi masalarını, hepsine en yakın kahveciyi biliyorum.

Herkesin bir şey okuduğuna inanmak, okuduğu alemde olduğunu düşünmek, yan yana durup birbirine dokunmayan dünyalar bana iyi ve güvende hissettiriyor. -Gerçek her zaman öyle olmasa da.-

*
Bu sene başarı üzerine ciddi düşündüm sınav bunun bahanesi oldu.

Neyi başarmak istediğim üzerine.

Başarı dediğim, kendi zorunu başarmış olmak.

Kimseye göre değil, kendi ölçütlerine, kendi imkanlarına, kendi en’lerine göre bir şeyi başarmak, bu işte kazanç varsa o budur.

Yarışmayı, alternatif olmayı hiç sevmem.

Bu kadar başkalıklar arasında karşılaştırmak saçma gelir bana insanları.

Kendisiyle sürekli bir yarış ve kavgalı olma arızasına sahip olanlar için buna zaten ihtiyaç da yok.

O açıdan baktığımda iyi bir sene miydi? Kesinlikle.

Son üç dört seneden daha net hissedilmiş bir kesinlikti bu.

Zor muydu? Çok en çok. Sevgime bile ket vurmam gereken dönemler çok bana göre olmuyormuş.

Bencil yaşamak zorunda olmak da ayrı zor geliyor. Tam bir "beni çağırmayın çünkü gelirim" insanıyken sevdiklerime uzak kalmaya çalışmak okuduğum çoğu kitaptan zordu.

Hiç bu kadar kronometrik bir senem olmamıştı. Yemek yerken süre tutmamıştım.

Devamlı olsa çekilmez ama tadında kalınca iyi geliyormuş insana.

Bazen biyokimya okuduğum kadar dua etmiyorum be diyip üzüldüm, dua gündeme geldi.

alışkanlıklarıma girdi tekrar. 

Biyokimyadan büyük bir kazançtı.

Zamanın önemini binlerce kez daha vurdum yüzüme. Sınav gider bende bunlar kalır herhalde.

*
Aynı anda bir hedefin olması, bir eş olmak, bir evlat, insan, arkadaş, hekim... yanına eklenecek çok şey vardı belki ve birkaç sahnede birkaç rolü, bazen noksan ve hatalı da olsa yeterli ve sürdürülebilir ölçüde başarabilmenin benim için küçümsenmeyecek bir başarı olduğuna karar verdim.

Emeğe bakış açım değişti.

Tek yönlü bir motivasyon küpü olamayacağımla da yüzleştim. Olabilenleri de görerek.

Aynı anda birçok şeyken ben gerçekten Meva imişim.

Biri için temelli diğerinden vazgeçen örneklerle dolu iken dünya, başarılı insanların içinde ben “başarılı ve bir başka şey daha” olanları öne alırım mesela bu yıldan sonra.

Çok cephede savaşmak arada delirtse de denge sağlayabilmeyi, kararlı olabilmeyi, hayata triaj yapabilmeyi öğretiyor insana.

Başarılı ama “insan olamayan” kişilerden bahsetmiyorum onlar olmak istedikleri her yerdeler zaten.

Şu saatten sonra "nesin sen" dendiğinde "sadece bir doktor, sadece bir bilmemne" gibi cevaplar beni tatmin etmeyecek sanıyorum ki.

Sanıyorum hayatın akışında bir yandan hep "insan" kalabilmek böyle ufak tecrübelerle oturuyor üzerimize.

İnsanlık hiç sınanmadan ben iyi insan oldum denmez çünkü.

*
Bu sene zevkler şöyle dursun, zaafiyetlerimi ertelemeyi, yoksaymayı, beklemeyi, yetinmeyi öğretti.

Bu dersin kitabının ömrün son anına kadar açık olacağına emin olsam da birazcık ilerledim.

Herhangi bir konu için yaşanmış ve "gereksiz uzamamış" disiplinli bir dönemin insanın davranış alışkanlıkları üzerine güçlü ve olumlu bir etkisi olduğundan emin oldum.

Çabalamak sadece çabalamak değilmiş hayatta kalabilirliği, dayanıklılığı artıran insanı güçlü kılan bir şeymiş.

İnsan dışarıdan gelen bir sıkıntı halindeyken bunları düşünemez sanıyorum ki, kendimi sıkan şey zaten kendimken yorumlamak en güzeliydi bu yüzden tüm bunları.

*
Bir de başarmaktan çok birlikte başarmanın, kendi çabanın yanında bir başkası içinde endişe duymanın, ikisini ayrı zamanlarda değil, eş zamanlı olarak yapmanın çok zorluğuna ama çok güzel oluşunun tadına da vardım galiba biraz. Hatta bu hisse sıkıca bağlandım.
Modern dünyanın yanlış kabul ettiği ve zorluğu biraz tırmandıran zor bir seçimdi çünkü bu.
Yolun sonuna değer verdiğimden daha az değer vermedim yola ve yol arkadaşıma ve onun yoluna.
İyi ki oldu, hep iyi ki olsun.

*
Bu sene mesleki anlamda filan değil hatta o ufacık bir kazanç olarak kalabilir, “kendi kendime sınırlarımı ispatladığım” bir yıl olmuş dedim öyleyse.

Puan filan hedeflemekten çok öte, aynı anda çok yere koşması gereken ve bir yandan içindeki ruha sahip çıkması gereken Meva'ya hazırladım kendimi.

Bunu yaparken çalışmayı seven, çalıştığı anda zor da olsa odaklandığı işte olan Meva’nın diğer her şeye uzaklaşan, böylece daha huzurlu, daha meraksız, daha samimi, daha güvende olan halini özlediğimi, onu bu karmaşada muhafaza edebilmeyi ve koşarken de ona vakit ayırmayı öğrendim.

Delirmemek için hangi sıklıkta dinlenmem gerektiğini birkaç kez delirerek buldum, dünyanın sesini kısmayı, ruhumun temposunu zihnimin siklusuna uydurmayı öğrendim.

*
Kimi göreceğime, görmeyeceğime, ne yapacağıma, nerede olacağıma kendim karar verdiğim dünyamı istediğim an istediğimden saklayıp istediğime sunabileceğim çok yorucu ve çok zor ama çok "benim" olan bu yılı çok özleyeceğim.

"Kendi zamanının efendisi olmak, en başından beri mutluluğun bir koşulu değil midir? Efendilerin, hükmedilen kitlelere daima yasak ettiği şey bu değil midir?"

Böyle bir yılın önüme sunulmasında katkıda bulunan her sebebe ayrı ayrı şükürler olsun.
*
Kendimi sevmeyi, kendime tahammül etmeyi, bir şekilde idare etmeyi öğreneli çok oldu.

Sevdiklerimi de ki büyük emek ister.

Kendimi de sevdiğimi de bazen tam bir manyak, bazen de çok tatlı buluyorum mesela bence kendini seven herkes biraz böyledir.

Bunlar birine zarar vermedikçe de kızmıyorum kendime.

Ne kavgam bitsin ne sevdam ruhun yakıtı da o.

Şimdi uzun bir aradan sonra yeniden tahammül etmekte çok başarılı olmadığım o kalabalık dünyaya yeni ve ağır bir sorumluluklarla dönmeye hazırlanıyorum.

Heyecanlıyım, mutluyum ve endişeli.

Her zaman söyler oldum kendi dünyamda yaşamayı çok seviyorum ama bu modern yılların anlayışını hiç çekemiyorum.

Kendimi sık sık izole etmeden, nefes almadan kalabalığa uzun süre dayanamıyorum ki çoğumuz böyle.

Onaylamadığıma tahammül etmekte çoğumuz gibi ben de zayıfım. Değişmeliyim belki.

Kötüye dayanmak, sabretmek kötülüğün dozunun yaşamı mümkün kılan sınırı aşması ile zorlaşıyor gitgide.

Paylaşımda olduğum dış dünyaya ideal mesafede kalabilmek olsun duam.

En çok: "Allah iyilerle karşılaştırsın." Allah her şeyin "iyi halleriyle" karşılaştırsın.
Yollarımıza taş koymayalım birbirimizin.

Yol arkadaşlarımıza kıymet verelim.

Anlayışlı insanlarla kaliteli işler yapmak nasip olsun.

Utanacağımız değil kendimizi takdir edeceğimiz, sevip saracağımız bir yıl olsun.

Yapmaya niyet ettiklerimizin hakkını verme huzuru yaşatsın.

Her bir gülme ve her bir ağlama yeni bir anlama ulaştırsın.

Ondan iyisi sağlık, bereket.


"Mutluluk arayışını bir kenara bırakalım artık, arayışın mutluluğu bize yeter.

Bir bitiş çizgisi yok, aceleye mahal yok.

Yolda olmak, büyümek ve en güzelin, en doğrunun izini sürmek."


Çatlak kafasını ve deli ruhunu doğru yolda tutma çabasında olan herkesin yeni yılına mutluluklar! Arayışına kolaylıklar <3 Yüreğinize kuvvet...

Yaşlı dünyanın dünyanızı şaşırtmamasını, yolunuzdan çıkarmamasını dilerim!



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Minerva’nın Baykuşu

Kısa masal: “Yorgunluktan ölüyorum” dedi arı. “Ben de ölmekten yoruluyorum” dedi kelebek.

27• gündoğumundan🌅 | İyi ki doğdum