neden yazıyorum ki?
O kadar çok dedikodu, o kadar çok "çok ayıp", o kadar çok "hımm demek öyleymiş", o kadar çok aşağılama, o kadar çok böbürlenme var ki... Sadece dışarıda, başkalarında değil. Zaman zaman bende var. İçimde. Bazen zorla nüfuz ediyor ama bazen pek de hoşuma gidiyor gibi. Herkes "ennnn" olmanın peşinde gibi. Ne olduğunun da önemi yok da sanki. "En" olsa yetecek. herhangi bir zirvede tek başına görünsün, isterse birkaç gün olsun, yeter. Küçük küçük "en"lerin peşindeyiz. Büyüklerine harcayacak özverimiz kalmadı. Gösterişle patlayıp hızla sönenleri hafifçe parlamakta olana tercih ettiğimiz zamanlar içindeyiz. İnsanı kendinden koparan bir şeyler sürekli kulağımdan, gözümden girip zihnimi istilaya kalkışıyor. Duruma göre cephe alıyorum. Zayıf düşüp bırakıveriyorum bazen kendimi. Hiç de umrumda olmayan şeyleri konuşurken, düşünürken hatta yargılarken buluyorum kendimi. Üstelik bazen görevmişçesine yapıyorum bunu. Birileri ...