Düşüncen yanlış olabilir yeter ki kulağıma güzel gelsin!

Uzun zamandır kendime söyleyecek çok sey vardı da, elim klavyeye gitmiyordu. Genç iki çocuk nedeniyle dayanamadım yazdım. Birisi Aybüke, öğretmenliğinin bir senesini bile dolduramamış, Batman'da doğasına hiç de uygun olmayan şartlarda yaşamaya çalışan bi çiçek. Koparmayı görev edinmiş, soysuzlar (evet soysuz, insanlıkla bağı kalmış olamaz) tarafından "koparıldı". Öldürüldü'yü koyamıyorum yanına, siz anlayın. Bu konuda diyecek tek bir şey bulamıyorum, iki dakikalık kayda alınmış sesi beni kendi başıboşluğumdan koparmaya yetti, ki uzun süredir olmuyordu bu. Hissizleşmiş bir yönüme dokundu sesi. Allah senden razı, biz senden razı, ama biz  en çok  mahcup sana.

Diğer konuda kelimeler kifayetsiz kalsa da bir konu hakkında söyleyecek bir şeylerim var.O da bir başka çocuk hakkında. Adı Enis Sipahi. Bi süredir mezuniyet konuşması dolaşıyor sayfalarda. Tesadüfen görüp izledim. Enis, başarıları ya da hayatıyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Bu çocuk kimdir, o noktaya nasıl gelmiştir bilmiyorum, umarım hakkıyladır. Hakkıyladır çünkü "zeki, çevik ve ahlaklı"umudumuz adına çok heyecan verici bir konumda. (Gündemde Arda Turan da varken.)Tek bildiğim o konuşmada çok doğru şeyler söylüyor olması ve yaşının da çok genç olması. Bu kadar bilgi bir insana sonsuz bir güven duymaya yetmez belki ama bu iki şey onu değerli kılmaya yeter benim için.

Yaşıtlarının aptalca meselelerle uğraştığı bir dönemde, bu noktaya gelmiş ki bu noktaya gelmesinin dahi önemi yok, sadece sadece ve sadece doğru şeyler söyleyen bir çocuk. Yine tesadüfen, belki de alışkanlık olduğundan video altındaki yorumlara takıldı gözüm. İlk etapta çocuğun samimiyeti sorgulanmış. Cevabını asla kesin olarak bilemeyeceğimiz bir konu. Üzerinde durmak istediğim mesele de bu değil. Yorumlarda çocuğun "hitabeti" ve "telaffuzu" eleştirilmiş!!! Bu eleştirileri yapan insanların düşünce ufkunun genişliği ve sahip oldukları başarılar hakkında fikrim yok. Sahip oldukları hiçbir başarı da onlara böyle gereksiz eleştiriler yapma hakkı sağlamaz.  Bununla ilgili bir eleştirim de yok. Anladığım kadarıyla da öncelikleri söylenenler değil, nasıl söylendiği, kelimelerin doğru telaffuz edilip edilmediği...

Ben bu "hiçbir şeyi beğenmemeci" tip insanların kusur bulma hastalığına yakalandığına inanıyorum. Bu insanlar, insanların sözlerinden çok giyimine önem verenlerle, başarılı olmaktan çok başarılı bir profil çizmekle, mutlu olmaktan çok mutlu görünmekle ilgilenen insanların aynısı bence. Ya da çok feci şekilde hevesleri kırılmış benzer sebeplerle, ki buna takılıyorlar. Bu insanlar her yerde, bu insan bazen benim belki, bazen sen, bazen biz çünkü bu bi anlayış, bu bi insan değil aslında. Bu herkesin bazen kendini içinde bulabileceği bir psikolojik  karanlık. Bu, en azından bu ülkede aptalca davranan  insanların sorgusuz sualsiz pohpohlanmasına rağmen, bir şeylerin çabasında olan insanların, hastalıklı bir mükemmeliyetçilikle hevesinin kırılmasının ve onların da aptalca bir hale getirilmesinin sebebi bence. Enis bahane.

Saçma sapan konuşmaları "mizahi bularak" saatlerce dinleyen insanlar, mahremini ortaya döken, kendini pazarlayan insanları alkışlayan, bariz terbiyesizlikleri çok eğlenceli bularak izleyen insanlar, şu canım çocuğun konuşmasındaki diksiyon hatalarını görüyorlar önce, benim bunu anlamam mümkün değil. Herkesin güvenini ve inancını sarsmak için hazırolda bekleyen bu anlayışa sahip insanlar ya sussun ya tedavi olsun. Neden? Çünkü bu ülke, yeterince görüntülerle, giyimlerle, şivelerle, şekillerle uğraştı. Bu sebeplerle yeterince birbirine düştü. Güzel bir şey yapmış insana "ne güzel yaptın" demek bizden hiçbir şey eksiltmez. Oraya telaffuzunu düzelt yazıldı diye de o çocuğun telaffuzu düzelmez, bunu herkes biliyor. Bu eleştirilerin yapıcı olmadığını en başta onu yazanlar biliyor ki bence  böye bir dertleri de yok. Bırakalım artık dışarıdan görünenle, sözü kimin söylediğiyle, söylediği sırada ne giydiğiyle, harfleri doğru çıkarıp çıkarmamasıyla ilgilenmeyi. Doğru bir şeyleri görmek için, söyleyenin kimliğini de kenara  atıp ne dediğine bakalım. Bu ilk etapta baktığımız ama aslında hiç de önemi olmayan şeyler yüzünden daha kaç insana yüz çevireceğiz? Kalbine ve beynine dokunamadan belki, geçip gideceğiz. Çoğunlukla düşünceler kişiliği aşar, ondan bağımsızdır. Bizim odaklanmamız gereken, kendimize katmanız gereken o kişi, konuşma tarzı ve hayatı değil, onun dili ve dilinin ne kadar dönebildiği değil, kafasının içindeki düşünce ve kalbinde neyi dert ettiğidir. Görüntüler daima yanıltır.

Merak edenler için video yukarıda. Lütfen çocuğa bağlı faktörleri bir kenara atıp sadece dediklerini ve çocuğun 18 yaşında olduğunu düşünün.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Minerva’nın Baykuşu

Kısa masal: “Yorgunluktan ölüyorum” dedi arı. “Ben de ölmekten yoruluyorum” dedi kelebek.

27• gündoğumundan🌅 | İyi ki doğdum