Minerva’nın Baykuşu
Minerva’nın Baykuşu (owl-ofminerva) nedir diye soranlar oldu. Hatta Mini Erva sanan bile (: Ben de kısaca ismin hikayesinden bahsetmek istiyorum. Potterhead olduğum bilindiği için Minerva Mcgonagall ile ilgili sanıldı. Haklılardı çünkü Mcgonagall’ı sık sık bir baykuşla aynı karede görüyorduk filmde. Hatta bununla alakalı şirin bir gif de mevcut. Karakterleri oluşturma aşamasında mitolojik kahramanlardan esinlendiğini biliyoruz Rowling’in. Dolayısıyla bilgelik, fedakarlık, şifa, ana gibi kavramlarla özdeşleştirilen baykuş figürü ve Minerva Mcgonagall karakteri tesadüfen gelmemişti yanyana. Dumbledore ve anka kuşunda olduğu gibi.
Minerva isminin kökeni Etrüsk mitolojisinden geliyor. Etrüskler Kuzey ve Orta İtalya etrafında milattan önce yaşamış bir uygarlık. Bazı Etrüsklerin Anadolu halkıyla akraba olduğu da söylenenler arasında. Din ve kültür yönünden Yunan uygarlıklarına benzemekle birlikte ayrıldıkları birkaç nokta var. Kültürlerinde inançlarının etkisinde kalan bu uygarlık halkının çok dindar ve öteki dünyaya inanan bir halk olduğu biliniyor. Bol tanrılı bir mitoloji birikimleri var tıpkı Roma ve Yunan kültüründeki gibi. Hatta bazı tanrı ve tanrıçaların isimleri tamamen aynı. “Menrva, Menerva” isminde miğfer, mızrak ve kalkan ile simgeledikleri bir bilgelik tanrıçaları var. Roma mitolojisine baktığımızda ise “Minerva” isminde bilgelik, şifa, bilim ve sanat tanrıçaları olduğunu görüyoruz. Yine Kelt mitolojisinde “Minerva Medica” adında baykuşla simgeledikleri bir bilgelik ve şifa tanrıçaları var. Minerva hakkında söylenecek çok şey var, mitolojik hikayeleri sevenlerişn ilgisini çekebilecek. Ama ben baykuşa dönmek istiyoruım.
Gelelim baykuşlara… Tarih boyunca birçok kültürde uğursuzluğun ve ölümün habercisi olarak nitelendirilen şirin, kocaman gözlü hayvana. 270 derece görüş açısına sahip gözleriyle bence her yönü daha iyi görebilmeyi ve çok yönlü bakabilmeyi hatırlatıyor. Baykuş sevgimin temeli Harry Potter, en çok da Hedwig kaynaklı elbette. Kocaman gözlü olmaları, maviyi gören tek kuş olmaları -en sevdiğim renktir-, Mısır alfabesinde M harfinin simgesi olması gibi kendimle özdeşleştirdiğim birkaç özellikleri var. Anlam bulmak isterse insan kaynak sonsuzdur (:
Türk mitolojisine baktığımız zaman da yine her boyu simgeleyen bir “ongon”(kuş) olduğunu görüyoruz. Bayat boyunun simgesi de “ügi” ismiyle bahsedilen baykuş. Yine Türk mitolojisinde analık ve fedakarlığı simgelediği masallar da mevcut.
Minerva Yunan tanrıçası Athena ile de eş görülmüş .Hatta birçok yerde aynı karakter olduklarından bahsedilir. Athena’nın yanında da hep bir baykuş olduğu söyleniyor. Athena’nın ölümlülere baykuş formunda göründüğü inancı da yazılanlar arasında. Athena’nın lakabı da yine “baykuş göz” anlamında Glaukopis. Roma mitolojisinde yine baykuş “Minerva’nın kuşu” olarak anılır. Özetlemek gerekirse gerek mitolojide gerek felsefede bilgelik, sezgi , bellek ve şifanın ve uyanışın simgesidir baykuş.
Felsefi anlamda ise “Minerva’nın baykuşu” kavramını bilindiği haliyle kullanan kişi Hegel. Hukuk Felsefesinin Prensipleri eserinin önsözünde bir bölümüne benim de katıldığım aşağıdaki düşüncesiyle karşılaşıyoruz. Felsefe hatta politika ile ilgilenenlerin hiç de uzak olmadığı bir kavram bu. Yine Jeffrey Abramson’un Batı siyasi düşünce tarihini konu alan aynı isimli bir eseri mevcut. Hegel şöyle kullanmış eserinde bu metaforu:
“Dünyanın nasıl olması gerektiğini öğrenmek iddiası üzerine bir söz daha söyleyelim: Felsefe bu konuda daima geç kalır. Dünyanın düşüncesi olarak felsefe, ancak realite oluşum sürecini işleyip bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar. Kavramın öğrettiğini tarih aynı zorunlulukla gösterir: ancak varlıkların olgunluk çağındadır ki ideal reel’in karşısında boy gösterir ve aynı dünya cevheri içinde kavradıktan sonra, onu bir fikirler alemi içinde inşa eder. Felsefe, soluk rengini solgun zemin üstüne vurduğu zaman, bir yaşam biçimi daha eskimiştir. Felsefenin soluk rengi ile o artık gençleştirilemez, sadece anlaşılabilir. Minerva’nın baykuşu kanatlarını ancak gün batarken açar.”
Bu ifadesiyle Hegel, olayların düşüncelerden önce var olduğunu bu anlamda felsefenin hep geç kaldığını söyler. Felsefenin yaşanan olaylar üzerinde yorumlama yapabileceğini vurgular. Felsefenin görevinin “olanı” anlamak olduğunu , olacakların öngöremeyeceğini, öngörülse bile hep geç kalınacağını anlatır. Bu nedenle felsefenin ancak kendi zaman dilimini ifade edeceğinden bahseder. Minerva'nın baykuşu bilginin ve felsefenin ta kendisidir bu eleştiride. Bilgedir ama geç kalmıştır olana.
Minerva’nın baykuşunun hikayesi benim açımdan bu şekilde. Belki Hegel’in felsefesi konusunda bulduğum dökümanı tamamen okuyabilirim o da yeni bir başlık açar. Vakit olursa bir de çok sevdiğimiz anka kuşunu getirsem güzel olur. Küllerinde doğması ve gözyaşlarının iyileştirici olması üzerine yazacak çok şeyim var. Şimdiden Dumbledore ve anka kuşu sahnesini hatırlayalım bile. Herkesin bir anka kuşu vardır diye düşünüyorum. Hepimiz her gün yeniden doğmak zorunda kalmıyor muyuz hem? Yazının sonuna Harry Potter soundtracklerinden olan "Hedwig's Theme"bırakıyorum.Tüm baykuşlara ve baykuşseverlere ithafen. 2016'da Bilkent Senfoni Orkestrası'nın Film Müzikleri konserinde (imkan olursa gidilmeli) hepimizin tanıdığı bu parçayı aşağıdaki videonun muadili olacak başarıyla dinleme fırsatını bulmuştum, kaydını bulamadım.

Yorumlar
Yorum Gönder